Emanet Nedir

Bakınız emanet; yani siz şu anda kendinizi alamadınız, kendinizi ispatlayamadınız. Yani şu anda siz, ben ben dediğiniz varlık, size emanet bir siz değil aslında;güzellikleri, sevgiyi hayata bakışı hatta mutluluğu O’nun farklı esmalarıyla sizde oluşan bir tezahürüdür. Tabir uygunsa O’nun la kendinizi yaratıyorsunuz. “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir”.Ahzap 72   Bu noktadan sonra esas meselemize gelebiliriz. Şimdi bu bilincin O’na ait olduğunu kabul edersek, aslında biz; beş duyu organımızla hayat dediğimiz, anlamak dediğimiz, algılamak dediğimiz, var olmak dediğimiz durumu yaşıyoruz.

 

Gözümüzle görüp, kulağımızla duyup, dilimizle tat alıp, derimizle (en çok parmaklarımızda gerçekleşiyor) dokunarak, koklayarak yaşadığımızı anlıyoruz.

Bu beş duyu organı olmadığı zaman maalesef biz ne yaşadığımızı, ne kokuyu, ne de dışarıyı anlayamayız.

Şu anda dünya dediğimiz bu alemde, biz kesinlikle böyle yaşıyor, böyle anlıyoruz. 
Buraya kadar anlaşıldıysa eğer konu, şu noktayı çok iyi ifade edelim: Hani beş duyu organımızla yaşıyoruz dedik ya, bu konuda bilime atıfta bulunalım şimdi:
Maddenin arkasındaki sır olayını birçoğunuz biliyordur. Bu konuda belgeseller yapıldı. Filmler yapıldı. Hatta Matrix Felsefesi  diye konu bile oldu. (Biraz sonra geleceğimiz konuyu ilk kez duyacaksınız ama ben size ön hazırlık verip ilk önce ben kimim, bu nasıl oluşuyor, nedir bunu anlatmaya çalışıyorum.) Aslında kavranması gereken şu; herhangi bir maddeden gelen ışık demetleri, mesela bir cisimden, gözünüzde retinaya ters düşerek orada elektrik uyarısına çevrilip beyne görüntü olarak gönderiliyor. Yani dış dünyayı beş duyu organımızla, buna benzer faaliyetlerle algılıyor, yaşıyor, düşünüyoruz. 
 

 
Mesela El-Rezzak dendiği zaman Allah-u Teala’nın sonsuz besleyici olan esmasının  tezahhür ettiğini görürüz. Yani herhangi bir meyveden, herhangi bir yiyecekten dilinizle temas ettiğinde tat aldığınızda  aslında Allah’ın “Rezzak Esmasıyla” muhatapsınızdır. Siz tat alırken onunla muhatapsınızdır. Elmayı, armudu, aşçıyı aradan çıkartıp aslında tadı yaratanın, esmasıyla tecelli edenin O olduğunu asla aklınızdan çıkartmayın.

Kesin olarak tat alan nokta beyindir.Eğer marifet gıdalarda olsa bunlarla beynin yüzleşmesi lazımdı. Çok kaba bir tabir olsada ancak bu tanımlama anlatmak istediğimi kavramanıza yeterli oalcaktır.

O zaman esmanın size bir yansıması olur. En azından gizli şirk dediğimiz, anlayamadığımız şirklerin birinden kurtulmuş oluruz.